2001 veya 2002 yılı Eylül ayıydı. Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği’ne bağlı (TÜRSAB) Marmara Bölgesi’nde faaliyet gösteren 32 acente yöneticisi Karasu’ya araştırma-inceleme ve ilçenin turizm potansiyeli hakkında bilgi edinme amaçlı bir gezi düzenlemişti.
Karasu Meslek Yüksekokulu Turizm Bölüm Başkanı Bahadır Hoca’yla konuklara ev sahipliği yapmıştık.
Nasıl olduysa Kaymakamlık ve Karasu Belediyesi’nden yetkililer bu geziye mesafeli davranmıştı. Ben bu ilgisizliği acentecilerin etki altında kalmamak adına iki resmi kuruma haber vermemiş olmalarına bağlamıştım.
Konukları doğal olarak o dönemin gözde tatil köyü ÖZSU tesislerinin kafeteryasında ağırladık. Çay kahve ikramı sırasında bizlere Karasu hakkında yöneltilen sorulara yanıt verdik.
Geziyi düzenleyen kişi kendisini TÜRSAB’ın Marmara Bölge Başkanı olarak tanıtmıştı. Bahadır Hoca ile ikimizin arasında oturuyordu. Bize, “Turizm acentelerinin girmediği hiçbir yerde gerçek anlamda turizm faaliyeti ve düzenli turizm geliri olmaz” demişti.
Ben de ona şöyle bir soru yöneltmiştim:
“Karasu denizi, kumu ve güneşiyle bölgeye hitap edebilecek bir potansiyel taşıyor. Buna rağmen acenteler neden burayı pas geçiyor?”
Yıllarını turizme vermiş konuğumuzdan şu yanıtı almıştık:
“Özsu’nun faaliyete geçtiği yıl 30 kişilik bir turist kafilesi getirip tesislere yerleştirdim. Henüz ikinci günü tamamlamadan kafiledeki bir ailenin 15 yaşındaki çocuğu denizde boğularak hayatını kaybetti. Acele toplandık ve tüm kafile ilçeyi terk ettik. O gün bu gündür Karasu’ya ilk gelişim.”
Bu diyaloğu uygun ortamlarda çevremdekilere kaç kez anlattığımı ve bu konuda yazdığım yazıların sayısını hatırlamıyorum. Ve o tarihten beri bölgemizdeki seyahat acentelerinin havuzlu bir iki otel dışında ilçeye turist yönlendirdiğini duymadım.
Biz işte o, “Karasu denizi affetmez” algısını bir türlü yok edemedik. Üstelik cankurtaran projesi ile birlikte sıfır kayıpla geçirdiğimiz onca yıla rağmen…
Bunları neden yazıyorum?
Son birkaç yıldır sahillerimizde cansiperane görev yapan cankurtaran ekiplerinin başarıları il ve ilçe basınının sayfalarıyla sosyal medyayı süslemekte.
Bayram sonrası Büyükşehir Basın Birimi’nden gazetelere gönderilen haberde tatil boyu Karasu ve Kocaali sahillerinde 83 kişinin boğulmak üzereyken cankurtaran ekiplerince kullanıldığına vurgu yapıldı.
Geçmiş yıllarda sadece hafta sonları 150 hatta 200 canın son anda kurtarıldığı şeklindeki haberleri de hafızalarımızda…
Burada şu soruyu sormak gerek:
“Eğer cankurtaranlar olmasa bu kadar insan boğularak can mı verecekti?”
Bunun yanıtı elbette kocaman bir ‘hayır’dır!
Karasu’da deniz yıllardan beri can alıyor. Ama bu kadar abartılı sayıda kayıp hiçbir zaman yaşanmadı.
Öyleyse, neden böylesine abartılı haberler yapıyoruz?
Cankurtaranlar Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı’na bağlı olarak çalışıyor.
Dolayısıyla sahillerin güvenliğinden sorumlu olan Büyükşehir Belediyesi ile bir ölçüde ilçe belediyesinin can kurtarmadaki başarısı iyice süslenmeli ki, yönetici siyasiler taçlansın!
İşini düzgün yapan herkes elbette övgüyü hak eder. Ama bunun da bir ölçüsü olmalı.
Abartıyı böylesine uç noktalara taşınmanın, görevlilerin kahraman mertebesine çıkarılması gibi bir sonuç verdiğini fark edememek hayret verici bir durum. Ne demektir iki günde yüzlerce kişinin boğulmak üzereyken kurtarılması?
Bunun tercümesi şudur: “Denizimiz güvenli değil, girmeseniz iyi olur!”
Yani, TÜRSAB bölge başkanının 20 yıl önce beynine nakşettiği o kötü algıyı silmek bir yana daha dehşetlisini yaymakta bir sakınca görmüyoruz.
Taç takma gösterilerinin ardından tahtımızı kaybediyoruz, farkında değiliz.
Denize kıyısı olan büyük-küçük belediyelerin başkanlarına sormak isterim:
-İliniz ve ilçelerinizde yüzme kulübü ve buna bağlı olarak yüzme havuzunuz var mı?
-Bu havuzlarda kaç yüzme öğretmeni veya eğitmeni istihdam ediyorsunuz ve yılda kaç çocuğa yüzme öğretiyorsunuz?
-Tokat ve Kırşehir gibi Orta Anadolu illerinde spor müdürlükleri ile işbirliği halinde yıllardır yüzme kursları açıldığından haberiniz var mı?
-Okullara yüzme dersi konulması için Milli Eğitim Bakanlığı’ndan hiç talepte bulundunuz mu?
Yorum yazarak T54 Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan T54 hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler T54 editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı T54 değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak T54 Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan T54 hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler T54 editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı T54 değil haberi geçen ajanstır.