Patlamanın 3. yıldönümünde adalet arayışı

3 Temmuz 2020’de Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası’nda meydana gelen patlamada hayatını kaybeden 7 işçi, patlamanın üçüncü yıl dönümünde anıldı. Ben daha önceki anma programlarına katılamamıştım.

Anma programına Halis Yılmaz’ın babası Muammer Yılmaz tarafından davet edilince gitmek istedim.

Patlamada vefat eden işçilerin yakınları, avukatları ve sivil toplum kuruluşları temsilcileri, fabrika önünde bir araya geldi.

Programda konuşan avukat Evren İşler, 3 yıl önce yaşanan patlamayı “katliam” olarak nitelendirdi. Patlamada hayatını kaybeden işçilerden Seyfi Çanakçı’nın yakını Avukat Gülşen Uzuner de hukuki süreci ilmek ilmek tırnaklarıyla ördüklerini, canını kaybeden her işçinin hesabını soracaklarını belirtti.

Patlama davası sürecinde mağdur yakınlarının avukatlığını üstlenen ve 14 mayıs seçiminde TİP’ten Hatay Milletvekili seçilen Can Atalay’ın mesajının okunmasının ardından Halis Yılmaz’ın babası Muammer Yılmaz ve kız kardeşi Mervenur Yılmaz birer konuşma yaptı.

Tüm dava sürecinde sergiledikleri net tavırla dikkat çeken baba kızın dünkü konuşmaları da çok etkileyiciydi.

Muammer Yılmaz, bu dava sürecinde olayda sorumlulukları bulunan kamu görevlilerinin dava kapsamı dışına alınmasına tepki gösterdi. Davada imzası olan tüm hakim ve savcıların evlerine gittiklerinde çocuklarının yüzüne bakıp kendileriyle hesaplaşmalarını istedi. Yılmaz, sürekli denetlenen bir fabrikada kaçak barut üretildiğini tespit edemeyen veya buna göz yuman kamu görevlilerinin mutlaka cezalandırılması gerektiğini söyledi.

Mervenur Yılmaz ise patlamanın üzerinden 3 yıl geçmesine rağmen halen gerçek sorumluların cezalandırılmadığını belirtirken şu ifadeleri kullandı: “Düzenli olarak denetlenen bir fabrikada nasıl kaçak barut üretimi yapılıyor? Nasıl ruhsatsız patlayıcı depoları inşa edilebilir? Patronlar nasıl tüm usulsüzlüklerine iktidarı referans gösterebildi? Biz burada bir şahsiyetle değil, zihniyetle mücadele ediyoruz.”

3 Temmuz 2020’de patlamanın olduğu ilk günden bu yana, yazdığım sayısız yazıda patlamanın sorumlularının en ağır cezalara çarptırılması gerektiğini belirttim.

Sakarya kamuoyunun bu dava sürecine ilgisini çekmeye çalıştım. Kaçak barut üretimini ilk gündeme getirenlerden biriyim.

Bugün dönüp geriye baktığımda, dava sürecinde kamu görevlilerinin sorumlu tutulmamasının büyük bir eksiklik olduğunu düşünüyorum.

Tüm şahitlerin yaptıkları beyanlar ve bilirkişi raporlarında fabrikadaki denetimlerin eksik bir şekilde yapıldığı ortaya konmuşken verilen kararların çok adil olmadığını düşünüyorum.

Örneğin, patlamadan birkaç gün önce fabrikada denetim yapan denetim ekiplerinin, kaçak barut üretimi ve ruhsatsız depoları nasıl gözden kaçırdıkları sorusu hala cevapsız.

Ayrıca, patlamadan sonra fabrikada yapılan aramalarda ele geçirilen 2 ton kaçak barutun akıbeti de hala belirsiz.

Umarım Yargıtay, dava dosyasıyla ilgili adil bir karar verir ve içleri yanan ailelerin acılarını hafifletecek bir yargılama süreci yeniden başlar